Evrenin Sonu Nasıl Olacak? Evren Yok Olacak Mı?
Evren ne zaman yok olacak?
Evrenin sonu olduğu kesin.
Asıl soru evren ne zaman ve nasıl sona ereceği?
Evrenin tam ortasında birbirleriyle savaşan 2 güç var. Bu güçlerden biri evreni küçültmeye çalışan yer çekimi diğeri ise yer ve zamanın genişleme mücadelesi.
Yoksa Evrenin sonu yaklaşıyor ve sandığınızdan daha önce mi gerçekleşecek?
Evren doğduğu günden beri genişliyor. Zaman da yıldızları aydınlatan kaynağı tüketmeye devam ediyor. Ama tüm bu kaynaklar bittiği zaman ne olacak? Evren birden yok mu olacak?
Yıldızlar nükleer enerjilerini kullanarak ölüyorlar; boş, soğuk, ıssız bir evrenimiz olacak. Sadece ölü yıldızların, kara deliklerin, nötron yıldızlarının kalıntıları kalacak, sonunda onlarda çürüyecek.
İki güç kontrol için savaşıyor. İlki galaksileri birbirinden ayıran, evrenin soğuyup zamanla donarak yok olmasına neden olacak bir genişleme. İkincisi ise her şeyi yeniden bir araya getirmeye çalışan ve evreni bir kıskacın içinde parçalanmaya iten yer çekimi.
3 olası senaryo var…
Şu anda evren genişleme ve yer çekimi arasında bir dengede duruyor. Bu denge enerjisini tamamen kaybedinceye kadar devam edecek mi? Yoksa bu kırılgan denge son mu bulacak?
Evrenin geleceğini tahmin etmek için geçmişine bakmak gerek, yıldızların genişlemesine geri dönmek, yer çekiminin başlangıcını incelemek, her şeyin ilk başladığı yere geri dönmek gerek.
13.8 milyar yıl önce çok yoğun bir ısı kütlesi alev aldı ve aniden genişlemeye başladı. Büyük patlama böyle başladı…
Büyük Patlama
Büyük patlama ile birlikte yıldızların genişlemesi günümüzde halan devam ediyor. Genişleme evren için gerekli olan devasa uzayı yarattı. Ama eğer durdurulamazsa her şeyin yok olmasına neden olacak.
Eğer evren çok hızlı genişlerse o kadar hızlı boşalmaya başlar ki galaksilerin, gezegenlerin, insanların yaşayacağı bir alan kalmaz. Şuan burda olmamızın nedeni genişletmeyi yavaşlatan bir şeylerin olması. Bu yavaşlatma gücü her şeyin bir arada kalmasını sağlayan yer çekimidir.
Yer çekimi ve madde birbiriyleriyle sıkı sıkıya bağlıdırlar ve bugün gördüğümüz evrenin parçalarını bir arada tutuyor. Ama çok fazla yer çekimi ile evren şu anki halini devam ettiremez.
Eğer evren çok yavaş genişleseydi, başka bir basitlikte olurdu ve bu durumda galaksilerin, gezegenlerin, insanların oluşması mümkün olmazdı. Yani biz evrenin en iyi halini yaşıyoruz. Büyük patlamadan bir saniye sonraki genişleme hızı yüz bin milyonda birlik oranda daha az olsaydı evren bugünkü boyutlarına hiç ulaşamadan tekrar çökmüş olurdu.
Evren bizi hızla ilerleyen genişlemeden ya da müthiş bir çöküşe neden olacak yerçekiminden kurtarmak için yeterince şeye sahip mi?
Bunu bulabilmek için 1920’lerde bilim insanları bir denklem geliştirdi ama sonuçları kesin değildi. Ne kadar fazla maddeye sahipseniz yer çekiminiz o kadar artar. Eğer evrende çok fazla madde bulunuyorsa belki de evren bir kıskacın arasında kalacak eğer çok az madde varsa evren ölümüne donacak. Peki bu kritik koşullar nedir? İki güç arasındaki sınır nasıl çizilmiş?
Kritik koşullarla ilgili elde edilen sonuçlar evrendeki dengenin ilk düşündüğümüzden daha tutarsız olduğunu gösteriyor. Ama astronotlar elde ettikleri sonuçlardan daha farklı bir ölçüm yoluna gittiler.
Evren kritik koşullarda hayatına devam etmek için yeterli miktarda maddeyi içinde barındırıyor gibi görünüyor. Elde edilen kesin olmayan sonuçlar ve teorik tartışmalar evrenin tam sınırda durduğunu söylüyor.
Evren çöküşü, evrenin sonu ile sonsuz genişlemesi arasındaki sınırda duruyor. Evren öylesine kusursuz bir dengede duruyor ki yaşlandıkça hayatına devam edecekmiş gibi geliyor insana.
Karanlık Madde
1970 yılında astronotlar onları şoke eden bir gözlem yaptı. Yer çekimi farklı bir kaynaktan aldığı güçle galaksileri bir arada tutuyordu. Ama bilim insanları bu farklı kaynağı görmek için ne zaman teleskoplarına ayarlasalar hiçbir şey göremiyorlardı. Bu yeni kaynak her neyse ışığı emmiyordu, ışığı yansıtıyordu yada ışığı bloke ediyordu. Bilim insanları bu kaynağa karanlık madde olarak adlandırdı.
Karanlık madde bilim insanlarını çok şaşırtmıştı. Evrenin geleceği uzayı ne kadar doldurduğuna bağlıydı. Ama hiç görünmeyen bir şeyle ilgili nasıl bir araştırma yapılabilirdi ki?
Karanlık madde evreni doldurabiliyor, normal maddenin beş katı kadar ileri gidebiliyor. Dolu alanlar kosmoz boyunca yayılıyor. Ve parlak galaksi kümelerinde karanlık madde en kalın halini alıyor.
Karanlık madde, maddenin evrende yapılanması için boşluklarda bina iskelesi gibi rol oynuyor ve maddenin geçtiği her yerin altında bulunuyor. Yani karanlık madde evrenin nasıl gelişeceğine karar veriyor. Görünüşe göre büyük patlama ve öncesinde ilk zamanlarda madde atomlardan önce yoğunlaşmış ve karanlık madde kümelenmeye başlamış. Bu kümeler daha sonra atomları oluşturmuş ve sonradan onları bir araya getirerek galaksileri var etmişler.
Büyük Çatlama
Karanlık madde evreni bir araya getiriyor aynı zamanda onu parçalanma tehlikesiyle de karşı karşıya bırakıyor. Karanlık madde evrendeki yer çekimi dengesini bile değiştirebilir. Genişlemenin üstesinden gelip tüm evreni yok olmaya götürebilir. Buna Büyük Çatlama deniliyor ve bunun olması mümkün.
İkinci kez parçalanan evren genişleme ve küçülme arasında kalıp beklemek konumuna geçebilir. Sonrada yer çekimi bir felakete neden olur. Uzay küçülürken maddenin yoğunluğu da artar yer çekimi daha güçlü hale gelir. Isı çatlak bir momentum oluşturduğunda hızla artar, galaksiler çarpışır, gaz bulutları da çarpışır. Gezegenler Dünya’ya çarpar, kara delikler birbirinin etrafında ölüm dansına başlar tabi ki sıcaklıkta çılgınca artar. Madde uzay ve zaman evrendeki her şey sonsuz bir büyüklükten küçük bir nokta haline gelinceye kadar bükülür. Sıcaklık ve basınç artar büyük çatlamanın son aşamasında galaksiler çarpışır ve başlangıçta var olan atomları bir araya getirirler ve o zaman bildiğimiz hayat imkansız hale gelir. Evren ilk zamanlarda olduğu haline geri döner, büyük patlamadan öncesine gider. Ve evrenin sonu olur.